Karachi Job
 

Şükrü BALTA

 

KURBAN NEDİR, KURBANIN ANLAMLARI, HANGİ PEYGAMBERLERİMİZ ZAMANIN'DA KURBAN HADİSELERİ YAŞANDI. BUNLARI KISACA RİVAYETLERLE AYETLERLE ÖZETLEYELİM.

Yüce kitabımız kur'an-ı kerim bir çok kıssa içermiştir. Bunlardan biri de Hz.Ademin oğullarının kıssasıdır. Kıssadan maksat gerçeğin sıralı anlatımıdır.  Rabbimiz önemli gördüğü konulara Kitabımızdaki kıssalarda değinmektedir. Bu kıssalarda insanın olumlu ve olumsuz bir sürü özellikleri sayılmaktadır. İlginç hatta çok ilginç olayların anlatıldığı kıssalarda Rabbimiz insanın zaaflarını vermektedir.Şu da bilinmelidir ki;Rabbimiz kıssalarda geçen mucizevi olayları anlatırken olayları normalize etmektedir.
Rivayete göre Hz. Havva her defasında ikiz doğuruyordu.Önceki doğanlarla sonraki defada doğanlar çapraz bir şekilde evleniyorlardı.Kabil’in kendisi ile doğan ikiziyle evlenmek istemesi Habil ile arasını bozmuştu.Hz.Adem ise onların birer kurban adamalarını söyledi.Bu şekilde kimin kurbanı kabul edilirse o Kabilin ikizi ile evlenecekti.Sonunda Habilin kurbanı kabul edilmiş Kabilin kurbanı kabul edilmemişti.Dolayısı ile Kabil kardeşini öldürmeye karar verdi.
Kurbanı kabul edilmeyen kardeş diğer kardeşi sırf istediği ile evlenemediği için mi öldürmek istedi acaba. Halbuki öldürse bile yine onunla evlenemeyecekti.Çünkü kurbanı kabul edilmemişti. O halde Rabbin onaylamadığını Hz.Adem nasıl onaylayabilirdi?
“Onlara Adem’in iki oğlunun gerçek olan haberini oku: Onlar (Allah’a)yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı.Onlardan birinin ki kabul edilmiş,diğerinin ki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen)demişti ki;’seni mutlaka öldüreceğim’.(Öbürüde)’Allah, ancak kendisinin emrine uyan/karşı gelmekten sakınanlardan(kurbanı) kabul eder’ demişti.
( Maide Suresi Ayet 27 ).
HZ İBRAHİM ALEYHİSSELAMIN KURBAN İMTİHANI
Hz. İbrahim, insanoğlunun karşılaşabileceği belki de en zor imtihana tabi tutulmuştu. Onun gördüğü rüyada şüphe yoktu, daha önce pek çok kez Rabb'inden böyle mesajlar almıştı. Zaten rüyanın tevilini aramadı, sadece teyit edilmesini bekledi. Rüya haktı, ama bu rüyayla ona, daha önce hiç bir peygambere emredilmeyen bir şey emrediliyordu; 90 yaşına gelinceye dek hasretle beklediği evladı İsmail'i kurban etmesi.
Allah'ın Hz. İbrahim kıssasında haber verdiği olaylardan biri de kurban olayıdır. Hz. İbrahim'in ve oğlu Hz. İsmail'in başından geçen bu denemeyi Rabbimiz ayetlerde şu şekilde haber verir:
Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik. Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona): "Oğlum" dedi. "Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun." (Oğlu İsmail) Dedi ki: "Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşallah, beni sabredenlerden bulacaksın."
Sonunda ikisi de (Allah'ın emrine ve takdirine) teslim olup (babası, İsmail'i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı. Biz ona: "Ey İbrahim" diye seslendik. "Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz." Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı. Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik.
(Saffat Suresi, 101-107 Ayetler).

HZ MUHAMMED (SAV) EFENDİMİZ'DE KURBANI TAVSİYE ETTİLER.
Sevgili Peygamberimiz hz (sav) efendimiz kurbanı tavsiye ederlerken kendileri bizzat kurban keserek de örnek olmuşlardır. Müslim'in rivayetine göre Enes (r.a.) şöyle demiştir :
"Allah'ın Resûlü, beyaz renkli iki koç kurban ederdi." (7)
ve yine Peygamber Efendimiz (sav) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Ademoğlu kurban bayramı günü, Allah katında kurban kesmekten daha sevimli bir iş yapmamıştır. Şüphesiz ki o kesilen kurban kıyamet günü boynuzları ve kılları ile gelir. Hiç şüphe yok ki, kurbanın kanı yere düşmeden önce Allah katında kabul görür. Öyle ise gönüllerinizi kurban ile hoş edin."(6)
"(Ey Muhammed) Onlara Adem'in iki oğlu ile ilgili haberi hakkıyle oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti (Kurbanı kabul edilmeyen ötekine).
-Seni öldüreceğim, demişti. Diğeri ise :
- Allah, yalnız kendisinden korkanlardan kabul eder, dedi ve devam etti : "Allah'a yemin ederim ki sen beni öldürmek için bana el uzatsan da ben seni öldürmek için sana el uzatacak değilim. Ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım.'' dedi. ( Maide Suresi Ayet 27 )
Bir diğer Ayet Kurban hakkında şöyle Buyurmakta;
'' Ta ki kendilerine ait bir takım yararları yakînen görmeleri, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günler de Allah'ın ismini ansınlar . Artık ondan hem kendiniz yeyin,hem de yoksula, fakire yedirin. ( Hacc Suresi Ayet 28 ).
'' Şimdi sen Rabbine kulluk et ve kurban kes. ( Kevser Suresi Ayet 2 )
'' Biz, her ümmete -(Kurban kesmeye uygun) hayvan cinsinden kendilerine rızık olarak verdiklerimiz üzerine Allah'ın adını ansınlar diye- kurban kesmeyi gerekli kıldık. ( Hacc Suresi Ayet 34 )
'' Onların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat O'na sadece sizin takvânız ulaşır. Sizi hidayete erdirdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınız diye O, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. (Ey Muhammed!) Güzel davrananları müjdele. ( Hacc Suresi Ayet 37 ).
Hz Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hiç bir kul, kurban günü, Allah indinde kan akıtmaktan daha sevimli bir iş yapamaz Zîra, kesilen hayvan, kıyamet günü boynuzlarıyla, kıl1arıyla, sınnaklarıyla gelecektir Hayvanın kanı yere düşmezden önce Allah indinde yüce bir mevkiye ulaşır Öyle ise, onu gönül hoşluğu ile ifâ edin"
Kurban ile ilgili Hadisler
Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm kurban kesmek istediği zaman iki tane büyük şişman çift boynuzlu alaca, hadımlaştırılmış koç alırdı Bunlardan birisini Allah'ın birliğine ve kendisinin peygamberliğine şehadet eden ümmeti adına keser, diğerini de Muhammed ve ÂI-i Muhammed aleyhissalâtu vesselam adına keserdi
Hz Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Maddi imkânı olup da kurban kesmeyen namazgâhımıza sakın yaklaşmasın
Zeyd İbnu Erkam radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'ın ashabı: "Ey Allah'ın Resulü dediler, bayram günü kesilen şu kurban nedir?"
"Bu babanız İbrahim aleyhisselâm'ın sünnetidir" buyurdular Ashab: "Pekiyi, kurban kesmede bize ne gibi sevap var ey Allah 'ın Resûlü!" dediler "Kurbanın her bir kılı için bir sevap" buyurdular Ashab tekrar: "(Kesilen kurban, koyun kuzu gibi) yünlü ise ey Allah'ın Resûlü (sevap nasıl olacak)?" diye sordular Aleyhissalâtu vesselam: "Yünün her bir kılı için de bir sevap var!" buyurdular
İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselam'a bir adam geldi ve: "Üzerimde bir deve (kurbanı) borcu var Ben onu satın alacak güçteyim Ama deve bulamıyorum ki satın alayım" dedi Bunun üzerine Resülullah aleyhissalâtu vesselâm ona yedi davar satın alıp kesmesini emretti
Ümmü Bilâl Binti Hilâl babasından naklediyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Koyun nev'inden ceza' (yani altı ayını doldurmuş ve bir yılını doldurandan geri kalmayan dolgun kuzu)nun bayram kurbanı olması câizdir
Uveymir İbnu Eşkar radıyallahu anh'ın anlattığına göre, "Kurbanını bayram namazından önce kesmiş, sonra da durumu Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a açmıştır Aleyhissalâtu vesselâm da kendisine: "Kurbanını iade et (yeniden kes, o kurban yerine geçmez)" cevabında bulunmuştur
Hz Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm kurban ettiği her deveden birparça etin alınmasını emretti (Toplanan) etler bir çömleğe konulup pişirildi Sonra Resül-i Ekrem aleyhissalâtu vesselâm ve beraberindekiler etten yediler ve et suyundan içtiler
İslâm alim ve müçtehitleri kurbanın hükmü hakkında farklı içtihatlarda bulunmuşlardır.
İmam Azam Ebû Hanife'ye göre kurban vaciptir. Delili de:"Rabbin için namaz kıl ve kurban kes"(8) âyet-i kerimesinin delâletiyle peygamberimizin :
"Kimin hali vakti yerinde olur da kurban kesmezse namazgahımıza yaklaşmasın."(9) Hadisindeki vaid (korkutma) dır. Böyle bir korkutma ancak vacip olan bir ibadetin terki için yapılır. Yani İmam Azam demek istiyor ki, kurban vacip olmasaydı peygamberimiz onu terkedene böyle bir tehditte bulunmazdı.
Şâfiî, Mâliki ve Hanbelîler ile Hanefîlerden İmam Ebû Yusuf'a göre ise kurban vacip değil, sünnet-i müekkededir.(10)
Kurbanın sünnet olduğunu söyleyenlerin dayandıkları delillerin bir kısmı aşağıdaki hadis-i şeriflerdir:
Ümmü Seleme (r.a.)' den rivayete göre Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
"Bilinen on gün girdiği vakit elinde kurbanı olup kurban kesmek isteyen kimse (bedeninden) asla bir kıl almasın, tek bir tırnak kesmesin."(11)
Bu hadis-i şerifte Peygamberimiz kurbanı kişinin isteğine bırakmıştır. Bu ise onun vacip olmadığını gösterir.
Bir başka hadis-i şerif ise meâlen şöyledir:
"Üç şey vardır, bunlar bana farz, size nafiledir. Onlar da vitir, kurban ve kuşluk namazıdır."(12)
 
KKURBAN BİR İBADET'MİDİR YOKSA BİR GELENEKMİDİR ?
Kurban bir gelenek değil, kitap ve sünnetle meşrûiyeti sabit olan bir ibadettir. Kurban da zekat gibi Hicretin ikinci yılında meşru kılınmıştır. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruluyor:
"Kurbanlık deve ve sığırlar, Allah'ın size olan nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. O halde onları ön ayaklarından biri bağlı olduğu halde keserken üzerlerine Allah'ın adını anın. Yanları yere yaslandığı vakit onların etlerinden yiyin, kanaat edip istemeyene de, isteyene de yedirin. Böylece onları sizin emrinize verdik ki, şükredesiniz."(5)

KURBANIN HÜKMÜ
İslâm alim ve müçtehitleri kurbanın hükmü hakkında farklı içtihatlarda bulunmuşlardır.
İmam Azam Ebû Hanife'ye göre kurban vaciptir. Delili de:"Rabbin için namaz kıl ve kurban kes"(8) âyet-i kerimesinin delâletiyle peygamberimizin :
"Kimin hali vakti yerinde olur da kurban kesmezse namazgahımıza yaklaşmasın."(9) Hadisindeki vaid (korkutma) dır. Böyle bir korkutma ancak vacip olan bir ibadetin terki için yapılır. Yani İmam Azam demek istiyor ki, kurban vacip olmasaydı peygamberimiz onu terkedene böyle bir tehditte bulunmazdı.
Şâfiî, Mâliki ve Hanbelîler ile Hanefîlerden İmam Ebû Yusuf'a göre ise kurban vacip değil, sünnet-i müekkededir.(10)
Kurbanın sünnet olduğunu söyleyenlerin dayandıkları delillerin bir kısmı aşağıdaki hadis-i şeriflerdir:
Ümmü Seleme (r.a.)' den rivayete göre Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
"Bilinen on gün girdiği vakit elinde kurbanı olup kurban kesmek isteyen kimse (bedeninden) asla bir kıl almasın, tek bir tırnak kesmesin."(11)
Bu hadis-i şerifte Peygamberimiz kurbanı kişinin isteğine bırakmıştır. Bu ise onun vacip olmadığını gösterir.
Bir başka hadis-i şerif ise meâlen şöyledir:
"Üç şey vardır, bunlar bana farz, size nafiledir. Onlar da vitir, kurban ve kuşluk namazıdır."(12)
Kurbanın hükmü (yani vacip mi sünnet mi olduğu) hakkındaki bu farklı görüş ve içtihatlar sebebiyle; bir kimsenin zekât, hac, sadaka-i fıtır, ve kurban borcu olduğu halde vefat edip bu borçlarının ödenmesi için malının üçte birini vasiyet etse (ki ancak malının üçte birini vasiyet etmeye mezundur) malının üçte biri yeterse borçlarının tamamı ödenir. Malının üçte biri borçlarını ödemeye yetmediği takdirde önce zekât borcu ödenir. Çünkü borçların içerisinden önemli olanı zekâttır. Bu borcu ödendikten sonra malı artarsa haccı yaptırılır. Bundan sonra sadaka-i fıtır borcu ödenir. Daha sonra da malı kalırsa kurban borcu ödenir.
 
KURBAN KİMLERE BORÇTUR ?
Kurban, mukim olan ve sadaka-i fıtır nisabına malik olan her kadın ve erkek müslümana vaciptir.
Bu tariften şu anlaşılıyor: Müslüman olmayan, seferde bulunan müslümana ve fakir olana kurban vacip değildir.
Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer seferde bulunduklarında kurban kesmemişlerdir. Şayet seferde olan kimse kurban kesmek isterse, kurban kendisine vacip olduğu için değil, nafile olarak kesebilir, kesmediği takdirde sorumlu olmaz.
İmam Azam Ebû Hanife ile Ebû Yusuf'a göre kurbanın vacip olmasında akıl ve erginlik çağına gelmiş olma şart değildir. Yani zengin olan çocuğun ve delinin mallarından babaları veya vasileri kurban keserler. Bu kurbanlardan sadece kendileri yiyebilir, başkaları yiyemez.
İmam Muhammed ile İmam Züfer'e göre kurbanın vacip olması için akı1 ve erginlik çağına gelmiş olma şarttır. Bu itibarla zengin olan çocuklarla deli olanların mallarından kurban kesilmez. (13) Fetvâ da bu görüşe göredir, yani zengin de olsalar çocuklarla delilerin kurban kesmesi gerekmez. (14)
ZENGİNLİĞİN ÖLÇÜSÜ
Herhangi mali bir ibadetin borç olması için ön görülen zenginlik ölçüsü 'Nisap' kelimesi ile ifade edilmektedir.
Kurban nisabı, kişinin temel ihtiyaçları olan oturacak evi, evinin yeter derecede eşyası, binek için olan hayvanı, üç kat elbisesi, kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin bir yıllık nafakalarından ve borcundan fazla 80, 18 gr. altın veya bunun kıymeti para ve eşyaya malik olan kimse kurban kesecek kadar zengin demektir. Bu kimseye yılda bir defa kurban günlerinde kurban kesmek vacip olur.
Bu ölçü aynı zamanda zekat için de geçerlidir. Ancak zekat nisabında malının artıcı olması ve üzerinden bir yıl geçmiş bulunması şarttır.
Kurban nisabında bunlar aranmaz. Kurban kesme günlerinde zengin olan kimseye kurban kesmek vacip olur.
HANGİ HAYVANLAR KURBAN EDİLİR ?
Kurban edilecek hayvanlar; koyun, keçi, deve, sığır ve mandadır.
Bu hayvanlardan devenin 5, sığır ile mandanın 2 ve koyun ile keçinin 1 yaşını doldurmuş olmaları gerekir. Ancak koyunlar altı ayı tamamladıkları halde bir yaşını doldurmuş gibi gösterişli olurlarsa bunlar da kurban edilebilir.
Bir koyun veya keçiyi ancak bir kişi kurban edebilir. Fakat sığır, manda ve deve yedi kişiye kadar ortaklaşa kurban edilebilir. Ortakların tek veya çift olmalarında bir sakınca yoktur.
Ortakların hepsi ibadet niyetiyle katılmak durumundadır. Meselâ ortaklardan biri vacip olan kurbanı, diğeri adak kurbanı, bir diğeri de nafile kurbanı niyet edebilir. Çünkü hepsinin niyeti ibadettir. Fakat ortaklardan biri her hangi bir ibadet değil de et kasdiyle katılmış olsa bu sahih olmaz, diğerleri de niyet etmiş oldukları kurbanı kesmiş, sayılmazlar.

Bizleri bayram günlerine kavuşturan ve bayram sevincini yaşama fırsatı veren Yüce Rabbimize hamdü sena, Resul-i Ekrem Efendimize salatü selam olsun.
Bu mübârek günlerde, müslümanların üzerinde yoğunlaşan fitnelerin, fesatların ve oyunların bozulması ve bertaraf edilmesi için Allah’a duâ edelim.
Allah, müslüman katliâmından zenginlik, servet, ikbal, makam, mevkî, şöhret, mülk ve itibar umanların tuzaklarını, hîlelerini, güçlerini ve kuvvetlerini başlarına geçirsin.
Mübarek bayramın âlem-i İslâm’ın huzuru, sükûnu, her türlü fitnelerden uzak kalması ve insanlığın barışı için hayırlara vesîle olmasını niyaz ediyorum.
Daha nice bayramlara ulaşabilmek dileğiyle
Yüce ALLAH (cc) Kurbanlarınızı şimdiden izzeti dergahların'da kabul ve makbul eylesin İnşallah değerli dostlarım..
***ŞÜKRÜ BALTA***

 

SEÇİM ARİFESİNDEYİZ !

Degerli hemserilerim bu site'de ilk yazimda sizleri saygiyla selamliyorum.sizlerin arasindan gelen ayni memleketli olmanin mutlugunu yasayan bir kardesiniz olarak mutlulugunuza dertlerinize sikintilariniza ortak olmak her duyarli memleketlimiz gibi benimde hakkim oldugunu bilerek konusulmasi yazilmasi gerekilen konulari burada yazmak istiyorum.memleketimi ve insanlarini sevmenin borçlulugunun ayrica yaninda mutlugunu onurunu da yasamak benim için ayri bir gurur verici. ama ne yazik'ki memleketime ve onun güzel insanlarina hak ettigi deger hizmet bizi yönetenler ve basimizdaki idareciler tarafindan verilmedi. bu hepimizin bildigi gördügü gibi apaçik bir gerçek.görünen köy Kilavuz istermi ? istemez.memleketimin köyümün hangi derdini anlatayim .hepside apaçik kanayan bir yara. kaç yildir memleketimizi sözde yönetenler var.hesabini siz çok biliyorsunuz. memleketimiz 20 yildir idareciler altinda. dile kolay koskoca 20 yil. söyle baktigimiz zaman bizim muhtarlarimiz var bizim belediye baskanlarimiz var bizim ilçe yönetimimiz var bizim il yönetimimiz var bizim millet vekillerimiz var eksik yok tam kadro bunlar bizim sirtimizdan var olan gerçekler.ama bunlari’nda yapmasi gereken  yok olan o kadar seylerde var'ki.  ve halen nerde nasil ne sartlarda yasiyoruz yorumunu siz degerli hemserilerime birakiyorum .benim söyleyecegim tek cümle yazik çok yazik.su güzelim memleketime insanlarina layik olamayanlara yazik. 2000 yilinda Istanbul geldim uzun bir süre memleketime gidemedim. içimde o kadar bir hasret birikti ki.bilenler bilir memleket hasretini. insanin bir tas parçasini dahi öpüp koklayasi geliyor. o kadar hasret birikmis içimde. 2006 yilinda baska memleketli bir kaç arkadas beraber olup köyüme gezmeye gittim.içimden diyorum memleketim daha da güzellesmistir geldigim gibi degildir .akkusa kadar güle eglene mutlulukla geldik .içimden rahat olmaya çalisiyorum yollar illaki düzelmistir o kadar zaman oldu mutlaka az çok eskisi gibi degildir. isin aksi yönü araba da arkadaslarin benim degil.havada yagiyor girdik salman yoluna. senmisin giden  memleketimin bu durumu nami yanayim adamlara o kadar mahcup oldum'ki o nami yanayim. neye ugradigimi sasirdim bir yandan  yanimdakilerin sözlerini duymazdan geliyorum bir yandan gözlerimden yaslar akiyor.adamlar en kibarca bilseydik gelmezdik diyorlar hakli olarak. karsidan araba çikiyor vermeye yol yok zaten zor gelmissin. isin yoksa geri geri git 30 40 50 metre gelen arabaya yol vermek için. zaten ileri gidemiyorsun geri gide bilirsen git. bu ara da yolda o idarecilerle karsilasiyorsun altlarinda araba takim elbise kiyak boyunlarinda kravatli beyler. ama o yollara hiç yakismiyorlar.bizim memleketimizin dozerimi yok kepçesimi yok  graderimi yok. yollardaki tümsekler çukurlar arabanin tekerinden büyük.neyse indim köyüme. 2 ay kaldim.o büyük sellerin oldugu zaman köydeydim.yollarda buz  yok. yollardan gelen sel sulari nereye  rast gelirse. kiminin evine kiminin  tarlasina. o zamanlar orman kesimi vardi. benim kendi kaldigim eve yakin orman yolu açmislar sorumsuzca orman'a kesim için. o ormandan gelen bütün sular evin içine girdi. en sonu’nda dayanamadim aradim cebinden en yetkili mevki sahibi olan idareciyi. bana verdigi cevap aynen su cümle ben yeterince çalisiyorum deyip telefonu yüzüme kapatti. sonradan duydum'ki beydendiler tatildeymis ege bölgesi tarafi’nda. sonradan fark ettim kendilerini rahatsiz ettigimi.  o kisi kendini çok iyi biliyor bu yaziyi okursa hatirlayacaktir.halkimizi öyle hizmetten yoksun birakmislar'ki yerinden bir tas oynasa halkimizin gözünde büyük hizmet görünür hale gelmis. bu sadece benim basim’dan geçen olay degil halkimiz bu derdi bu aciyi bu çileyi yillardir çekiyor . simdi o kisiye soruyorum vicdanin rahatmi. yine halkin karsisina geçip oy isteyeceksin .bunun yorumunuzda çilekes halkima birakiyorum. ben sevgili hemserilerimden sunu istiyorum bizler o kadar kisiyi alkisladik o kadar oy verdik ve idareciler seçtik.bize ve memleketimize verilmesi gereken deger asla verilmedi. bu sadece bizde. o kadar yerler var'ki bizim memleketimiz onlarin yanin'da cennet.ama adamlar hizmet yapmislar mahalle aralarindaki yollar bile asfalt denilecek kadar düzgün.burada görev halkima düsüyor.basimiza idareci seçerken oturup birlikte mantikli karar alalim .bu aday benim partiden  bu aday bana yakin  bu aday benim komsum   bu aday benim akrabam  bu aday benim arkadasim  bu aday bize bir kilo seker çay getirdi   bu aday elimi sikti  bunlari geride birakalim. eger siz mantikla bir olup hareket ederseniz hizmet yapacak kisiyi birlikte dogru seçerseniz kazanan biz olacagiz .yeter artik bize bizim oyumuzla kazanip tepeden bakan lazim degil.asil beyler bizi her zaman bey sayip her türlü fedakarligi göze alip gecesini gündüzünü birbirine katip bize hizmet yapandir. hizmet yapacak kisinin partisi olmaz. çünkü oralara seçilen  halkina hizmet için seçilsin.kimsenin babasinin yeri degildir orasi.oranin hakki halk için hizmet için. kimse kimseyi bey yapmak zorunda degil. ama o mevkiini bir amaci vardir halkina hizmet vermek hesap vermek içindir orasi.kimseye kibirlenerek tepeden bakma yeri degildirdir .  hizmet yapacak idareci seçime bir yil kala yada seçim arifesinde harekete geçmez. is yapiyor görünmesin. önemli olan seçimden sonra kollari sivamak. halk bu çileleri çekerken rahatlik sefa senin hakkin degil. salla basini al maasini. ey babam. zihniyet bu. halka hizmet için var olan araçlarda ortaliktan yok denilecek kadar ali konulmus. sahsa ait araçlar kara borsa çalisiyor. Allah askina hangi çagda yasiyoruz.bu ne vurdum duymazlik. dedim ya salla basini al maasini.aldigin paralarlarda git gez eglen sen sür sefayi halk çeksin cefayi.demezler'ki disariya hazir çikmisken idarecilik nasil olur halk nasil yönetilir nasil hizmet yapilir. bunu ögrenmezler.nasil olsa seçim zamani bir kaç iyi söz güler yüz bir kaç es dost biraz çay seker dagittim mi bu is tamamdir. benim güzel hemsehrilerim güzel kardeslerim artik  bu gidise son verelim. bu zihniyetlere firsat vermeyelim. bu önümüzdeki seçimler sizler için yeni bir firsat olsun.koskoca 5 yili bosa geçirecek  bir idareci degil sizleri samimiyetle düsünecek  kisileri arayin degerlendirin.halk olarak beraber hareket edelim .  memleketimiz ve güzel insanlari güzel seyler hak  ediyor. tekrardan hepinizi sevgiyle saygiyla selamliyorum. allah yardimciniz olsun. 20 Kasım 2008